DOKTORUN ÖLÜMÜ

DOKTORUN ÖLÜMÜ

abdullah-bir

Subay, uzman çavuş, Mehmetçik, polis, korucu derken ayrılıkçı terör bu kez aramızdan bir hekimi aldı. Böylelikle ayrılıkçı terörün kalleşçe ve kahpece iş gördüğü bir kez daha anlaşılmış oldu!
Olay Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Diyarbakır ilimizde yaşandı. Ayrılıkçı terör örgütünün eli kanlı militanları Kulp’u il merkezine bağlayan karayolunda kimlik denetimi yapmaktalarken aracı ile geri dönüp olay yerinden uzaklaşmaya çalışan Dr Abdullah Biroğul uzun namlulu silahla açılan ateş sonucu hizmet verdiği bölgede son nefesini vermiş oldu.
Bölgede son aylarda giderek tırmanan terör Tatvan Asker Hastanesi ve Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesi gibi sağlık kurumlarını da hedef almıştı. Yalnızca kurumlar değil kişiler de bedel ödemeye başladı bu konuda. Şanlıurfa’daki sağlık çalışanının ölümünden sonra Dr Abdullah Biroğul ve bugün Cizre’den gelen bir başka sağlık çalışanı kaybıyla sarsılmış olduk.
Geçmişte o bölgede çalışmış bir hekim olarak kendi kendime sorular sordum!
Asker, polis ve korucular ülkede ve bölgede boy hedefi konumundalar. Son zamanlarda aralarında baraj ve gümrük çalışanlarının da bulunduğu pek çok kamu görevlisinin ayrılıkçı teröre kurban verildiğini duyar olduk.
Diyarbakır gibi bir kentimizin merkezine hiç de uzak olmayan bir yerde bölücü eşkıya nasıl olur da otorite gibi davranıp çevirme yapabilir? Yetinmeyip kimlik denetimi adı altında gövde gösterisinde bulunabilir?
Bunun yaşanabildiği bir ortamda birlikten, dirlikten ve kamu hizmetinden nasıl olur da söz edilebilir? İnsanların en değerli şeyleri olan sağlıklarını ve canlarını emanet ettikleri hekimler ve sağlık çalışanları bile bu tür saldırıların hedefi olmaktaysa eğer; bu gibi görevliler nasıl olup da kendi can ve mal güvenliklerinden kaygı duymadan hizmet verebileceklerdir?
Eğer, Türkiye Cumhuriyeti anayasası yürürlükteyse ve buna bağlı olarak birlik ve bütünlük içinde bir ülke olarak yoluna devam etme iradesi içinde olunacaksa ülkeyi yönetenlere düşen görev büyüktür.
Her bir insanımız paha biçilmez değerdedir.
Bölgeye ve ülkeye özveriyle hizmet verirken kör kurşunlara hedef olan bir hekimin artık aramızda olmayışı son derece ironik bir durumdur. Yanı sıra da öfkelendirici ve kahredicidir!
Kanla, canla kurulmuş bir ülkeyi ve ona hizmet verenleri koruyamamak hepimiz için utanç vericidir. Bu satırların yazarı da, bu yazıyı okuyanlar da bu kabul edilemez durumdan az ya da çok sorumludur.
Yazıyı iğneyi kendimize batırarak bitirelim! Sorum üyesi olduğum İzmir Tabip Odası’nın çatı örgütü Türk Tabipler Birliği’ne! Dr Abdullah Biroğul’un ölümü sonrası yayımladıkları bildiride teröre ve eli kanlı katillere tek sözcükle olsun değinmemişler. Onları lanetlemekten uzak durmuşlar! İzmir Tabip Odası’nın bağlantıdan erişilebilecek konuyla ilgili bildirisindeki gibi terörü lanetlemek bu kadar mı zordu?
http://www.izmirtabip.org.tr/L/TR/mid/396/hcid/16/hid/1379/MESLEKTASIMIZ_DR.ABDULLAH_BIRO%C4%9EUL’UN_ETNIK_AYRILIKCI_TEROR_ORGUTU_PKK_TARAFINDAN_OLDURULMESINI_LANETLIYORUZ_!.htm#HaberDetay

TERÖRÜ LANETLEYEMEMEK(!)
Bir hekim örgütü üyesi bir hekimin yaşamına son veren terörü kınamaktan kaçınabilir mi?
Bölücü terör dur durak bilmeden yol almayı sürdürüyor bugünlerde! Tırmanışı akıllara durgunluk verecek boyutlara erişmiş durumda!
Bundan birkaç hafta önce Tatvan Asker Hastanesi’yle başlayan sağlık kuruluşlarına saldırılar birkaç gün önce Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesi’ne yönelik bir başka saldırıyla hız kazandı.
Şanlıurfa’da bir sağlık çalışanı terör kurbanı olurken; Diyarbakır’da bir hekim ve son olarak da bugün Cizre’de bir başka sağlık çalışanı teröre canlarıyla bedel ödediler. Bu eğilim sürdükçe bu ve benzeri haberleri kanıksamamız da ne yazık ki söz konusu olacaktır diye korkmamız yersiz değildir!
Hiç duraksamadan ve ikileme düşmeden artık hedef gözetmeyen; sağlık kuruluşlarıyla çalışanlarını da hedefe koymaktan çekinmeyen bölücü PKK terörünü nefretle lanetliyorum!
Bunu yap(a)mayan meslek örgütlerinin varlığı öfkemizi katlıyor!
Bu noktada iki meslek örgütünün konuya ilişkin açıklamalarını paylaşmayı gerekli görüyorum.
İlki İzmir Tabip Odası’nın bağlantıdan da erişilebilecek açıklamasıdır. Hiç çekinilmeksizin PKK terörü lanetleniyor. PKK’nın sözde kimlik denetimi sırasında suçu (!) olay yerinden uzaklaşmaya çalışmak olan Dr Abdullah Biroğul’un uzun namlulu silahla vurularak katledilmesi olabilecek sertlikte kınanıyor ve lanetleniyor.
http://www.izmirtabip.org.tr/L/TR/mid/396/hcid/16/hid/1379/MESLEKTASIMIZ_DR.ABDULLAH_BIRO%C4%9EUL’UN_ETNIK_AYRILIKCI_TEROR_ORGUTU_PKK_TARAFINDAN_OLDURULMESINI_LANETLIYORUZ_!.htm#HaberDetay
İkincisi ise İzmir Tabip Odası gibi 60 dolayında il tabip odasının çatı örgütü olan TTB (Türk Tabipleri Birliği)’nin konuya ilişkin açıklaması! Açıklamada saldırıyı gerçekleştiren PKK terör örgütünün adını ara ki bulasın! Sanırısınız ki; Dr Biroğul’u inlerle, cinler öldürmüş! Dolayısı ile yuvarlak sözlerle ve kimliği belirsiz adrese yönelmiş, zevahiri kurtarmaya çalışan; hatta, onu bile başaramayan bir metin!
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/aciklama-5557.html
Çok söze gerek yok!
İllerdeki tabip odaları ve onların çatı örgütü TTB varlıklarını bir yasaya borçlu olan birer kamu kurumu olmalarından öte Türkiye’de köklü bir Tıbbiyeli geleneğine sahip hekimlerin örgütleri!
Sorum TTB yetkililerine!
Ülkemizdeki ayrılıkçılık akımlarından uzak dur(a)mıyor oluşunuz yeni bir olgu değil! Bu konudaki hatalı duruşunuzun hekim kamuoyunca değerlendirilerek gereğinin yapılması hekimlerin iradesinde olan bir konu!
Ancak, her şey bir yana; terörü kınamak ve dil ucuyla da olsa onu lanetlemek bu kadar mı zor?
Her fırsatta insan yaşamının kutsallığına vurgu yaptığınız da göz önüne alındığında çelişkiye düşmüş olmuyor musunuz bu ikircikli tutumunuzla!
Dr Ceyhun Balcı
İzmir Tabip Odası
2014-2016 TTB Kongre Delegesi

Yorum bırakın