KIRK YIL SONRA GÜNEYDOĞU

Bir önceki hafta sonunu Diyarbakır yoluyla gittiğimiz Şanlıurfa’da geçirdik. Benim için yurdun bu bölgesine 40 yıl sonra bir kez daha ayak basma anlamı taşıdı bu ziyaret.
Kırk yıl önce tıbbiye 2. Sınıf öğrencisi olarak rahmetli babamın iş gezisine eşlik etmiştim. Tam da bu günlerde! 12 Eylül 1980’in hemen ertesinde kentlerin giriş ve çıkışlarındaki yoğun güvenlik önlemleri kalmış aklımda o günlerden.

Diyarbakır ve Urfa’nın 40 yıl öncesiyle bugününü karşılaştırmam için belleğimde kalanların yetersiz olduğunu söylemeliyim. Ama, yine de bölge kent ve ilçelerinde büyüme patlaması olduğunu; insan ve taşıt sayısının geometrik büyüme gösterdiğini söylemem gerekir.

Ana hedefin Göbeklitepe olduğu, ama onun dışında seçilmiş yerlerin de ziyaret edildiği bir kültür turu yaptık.

Şanlıurfa’nın nüfus ve görsel öğeler bakımından bölgenin önde gelen kenti Diyarbakır’ı yakalamış olduğunu görmek şaşırtıcı oldu. GAP etkisiyle açıklanabilecek bir durum olduğunu saptamak hata olmaz.

Gerçekten de, Harran ovası Atatürk barajının sağladığı suyla çehre değiştirmiş. Tarımsal ve hayvansal üretimin varlığını sürdürüyor oluşu sevindirici.

Bölgenin kimi kentlerinde bundan birkaç yıl önce yaşanan hendekli, bomba tuzaklı terörden iz bile kalmadığını görmek de bir o kadar iç ferahlatıcıydı. Devlet kararlı olursa, teröre karşı mücadele verirse vatandaşın devletin safında yer alacağından kuşku duyulmamalı!

Canlı ve hareketli kentler, yerleşimler gördük bölgede.

İnsanların yardımsever ve içten davranışlarını unutmak olanaksız!
Çok sayıda köy ve mezrada gözlerimizin önüne serilen yokluk, yoksunluk ve yoksulluk manzaraları ise gezimizin yürek burkan kareleri olarak işlendi belleklerimize.

 

ÇOCUKLAR

Güneydoğu’da objektiflerimizin görmezden gelemediği yoksul, yoksun ve acınacak durumdaki çocuk manzaraları. Çocuklar geleceğimizse geleceğimiz pek parlak görünmüyor!

ÇANAK

Şanlıurfa çatıları! Çanak antenlerin çokluğu ortak yaşam kültürü eksikliğinin yanı sıra izlemekle yetinen toplum oluşumuzun belgesi gibi

Ülkede ve bölgede devletin üzerine düşen yapılmayı bekleyen çokça görev olduğuna kuşku yok!
Hava ulaşımının gelişmiş olması bölgeye erişimi de kolaylaştırmış. Hafta sonuna eklenen bir gün yörede hatırı sayılır bir kültür gezisi yapmayı olanaklı kılıyor.
Kimi olumsuzlukları görmezden gelerek; bölgedeki kültürel ve tarihsel varlıklara yönelik korumacı ve ortaya çıkartıcı yaklaşımların varlığı da hoşnutluk yaratan bir başka olumlu durum.
Henüz tamamlanmış olan Şanlıurfa Müzesi de yüzölçümü bakımından ülkenin en büyük ve sergilenen eser sayısı bakımından 5. müzesi olarak görkemli görünümüyle boy gösteriyor. Müzenin sergilenecek eserlere göre yapılmış ve hizmete açılmış olması da göz ardı edilmemesi gereken bir başka özelliği.

URFA MÜZESİ (2)

URFA MÜZESİ (3)

 

URFA MÜZESİ (4)

 

Şanlıurfa Müzesi cam sanatıyla süslenmiş

Yakınındaki Haleplibahçe Mozaik Müzesi de kentin mozaik varlığının korunması bakımından önemli işlev görüyor ve övgüyü fazlasıyla hak ediyor.

IMG_0814

Haleplibahçe Mozaik Müzesi

Bir çift söz de insanlarımıza gelsin!

Daha çok da aydınlarımızın payına düşsün bu son sözler!
Aydınlarımıza ya da kendisini öyle sayanlara önemli görevler düşüyor içinde bulunduğumuz dönemde de!
Buraları gezip, görmeden bir nebze olsun tanımadan aydın olunamayacağı ya da aydın olma sorumluluğunun yerine getirilemeyeceği iyi bilinsin!
Yöre insanının içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durum görülmeli!

Bölge halkının bu kapsamdaki sorunlarının yaklaşık 40 yıldır sürdürülen ve bir seçenekmiş gibi sunulan etnikçilikle çözüme kavuşturulamayacağı anlaşılmalı! Sosyal-kültürel yaldızlarla bezeli etnikçi-bölücü anlayışların son kullanım zamanının geldiği aydınlarımızca da görülmeli! Görülmeli ki, araya mesafe konulmalı! Bu mesafe konulmalı ki söz konusu siyaset kazdığı hendekte, tuzakladığı bombada ve ürettiği kan gölünde soluksuz kalsın!

Yöre insanı yoksul, yoksun ve kimi zaman da çaresiz! Ama, buna karşın yöre insanının Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden temel ilkelerle zerrece sorunu yok!
Bir başka önemli nokta var ki; üzücü ve bir o kadar düşündürücü!
Yörede feodal ilişki silsilesi varlığını sürdürüyor! Çağımıza yakışmayan bu duruma son verilmesi ivedilikle gerekli! Buna son verildiği gün bölgede sol maskeyle varlık gösteren etnikçi/bölücü anlayışın köküne kibrit suyu ekilmiş olacak!

Göbeklitepe-Şanlıurfa ve Mozaik Müzesi’ne ilişkin daha fazla görsel için :

https://drive.google.com/drive/folders/1qkHD6th4grxczo-zwRT5BNpH2F3wc1do?ogsrc=32

KIRK YIL SONRA GÜNEYDOĞU” için 2 yorum

  1. Dini inanç ve ideolojiden önce vicdan gelir. Yakaladığınız çocuk kareleri beni de çok üzdü. Ülkemin her yeri güzel, o kadar çok medeniyet geçmiş ki her yerden tarih fışkırıyor fakat keşke böyle üzücü sahneler ile karşılaşmasak.

Yorum bırakın