GEÇMİŞTEN BUGÜNE MASKE

Maskenin inanç, törensellik ve başkaca gerekçelerle kullanımının geçmişi insanlık tarihi kadar eski olabilir.

Bu yazının konusu doğal olarak maskenin güncel kullanımıyla sınırlı olacak. Yedi aydır yerkürenin bir numaralı gündem maddesi olan salgınla birlikte maske kullanımı da yaşamımıza girmiş oldu. Tıpta ve başka işkollarında maske zaten kullanılan bir gereçti. Salgın maskeyi gündelik yaşama ve sokaktaki insanın kullanımına sokmuş oldu.

Doğrusunu söylemek gerekirse maske kullanımı konusunda, dünyanın birincil sağlık kuruluşu sayılan Dünya Sağlık Örgütü bile başlangıçta kararlı olamadı. Bugün bu konuda en küçük ikilem olmasa da ülkemizde ve dünyada maske kullanımına direnç olduğu da bir gerçektir.

Venedik’e yolu düşenler görseldeki maskeyi anımsayacaklardır. XIV. Yüzyıl ortalarında Karadeniz’deki Kefe limanından mal taşıyan gemilerle Avrupa’ya ulaşan Kara Ölüm veba mikrobu anakarada yaşayanların yarısına yakınını ölüme götürmüştü. Gagalı maske olarak da tanımlanabilecek bu maske henüz mikrobiyoloji bilimine oldukça uzak olunan o yıllarda takanı hastalıktan değil ama sözcüklerle tanımlanması güç pis kokudan koruma amaçlıydı. Gaga içine yerleştirilen parfüm ya da benzeri hoş kokular dayanılmaz kokunun etkisini biraz olsun ortadan kaldırmaktaydı.

Venedik’te gaga maske

XIX. yüzyıl sonlarına doğru gözle görülmeyen canlıların enfeksiyona yol açtıklarının anlaşılmasıyla birlikte özellikle tıpta ağız ve burunun maskeyle kapatılması asepsi-antisepsi sağlanmasında önemli bir gerekliliğe dönüştü. 1867’de İngiliz cerrah Joseph Lister’in bu konudaki vurgusunu izleyerek Wroclaw’da cerrah Johann Miculicz 1897’de cerrahi maskeyi ilk kullanan kişi olarak tarihe geçti. Cerrahi maske kısa süre içinde cerrahi önlük, eldiven ve saçları örten boneyle birlikte vazgeçilmez gerece dönüştü. Miculicz’in kullandığı maske tek katlı gazlı bezden üretilmişti.

İnsanın konuşma ve soluk verme sırasında saçtığı damlacıkların yara enfeksiyonu etkeni olabileceği gerekçesiyle 1898’de maskenin iki tabakalı olması gerektiği öne sürüldü. Zamanla tabaka sayısı artırılırken gazlı bezin dokuma özellikleri de geliştirildi.

1923’e gelindiğinde dünya ölçeğinde cerrahların 2/3’ünün maske kullandıkları geriye dönük çalışmalarla anlaşıldı.

Cerrahi maskenin günümüzdekine benzer kitlesel kullanımı ilk olarak 1910’daki Mançurya veba salgını ile 1914-1918 İspanyol gribi salgınında söz konusu oldu. Kullanımıyla ilgili tartışmalar bugün olduğu gibi o günlerde de yaşandı. Ancak, maske kullanımının salgının denetim altına alınmasında önemli etkisi olduğu da ortaya çıktı.

Bu arada, cerrahi maskenin patenti 1919’da ABD’de alındı.

Kırklı yıllarda ise antibiyotiklerin bulunması ve kullanıma girmesiyle maske kullanımının değilse bile maskelerin geliştirilmesinin durakladığı bir dönem yaşandı.

Ellilerin sonlarında maskeye ilgi tazelendi.

Altmışlı yıllara gelindiğinde ise maske teknolojisinin gelişmesi sonucu filtreli maskeler kullanıma girdi.

Filtreli maske

Bu arada gazlı bezden üretilen maskeler çoklu kullanımlıktı. Bu tür maskeler kullanım sonrası temizlenerek ve ardından sterilize edilerek dayanıklılığı oranında pek çok kez kullanılmaktaydı. Bu satırların yazarı olarak mesleğin ilk yıllarında bu türden maskeleri çokça kullandım.

Türkiye dışında daha çok Batı ülkelerinde yetmişli yıllarda kendisini gösteren kullan-at türü tek kullanımlık tıbbi gereçler arasında maskeler de vardı. Bu gereçlerin ülkemizde de yaygın kullanımına ancak doksanlı yıllardan sonra tanık olduk.

Salgının başlangıcında, maskenin bu denli kitlesel kullanımı öngörülmemiş olacak ki pek çok ülkede başka kişisel koruyucu donanımın yanı sıra maske kıtlığı yaşandı.

Tek kullanımlık maskelerin günümüzde bolca bulunabildiği söylenebilir. Ancak, tıp dışı kimselerin kitlesel tüketimine konu olan maskelerin doğru kullanımıyla ilgili sayısız sorun olduğu da bir başka gerçektir. Hatta, yanlış kullanım bir yana maske kullanımına karşı gelişen direnci ve duyarsızlığı aşmak da önde gelen güncel sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Bugün gelinen noktada maske kullanımına yönelik kuşkuların varlığı insanlığın tarihsel birikimine saygısızlıktır.

Maske, takanı koruduğu gibi takan dışındakileri de koruyan basit bir gereçtir. Korona küresel salgınında koruyucu sağlık anlayışının temel taşlarından biridir.

Her şeyin ötesinde maske kişinin kendisine, çevresine ve bir parçası olduğu topluma saygının göstergesidir.

Maske günümüzde bir kültürel davranış öğesine de dönüşmüştür.

İçinde bulunduğumuz post modern dönemde dünyanın hemen her yerinde hiç olmadık gerekçeler “demokratiklik” adına akılcı ve bilimsel uygulamalara karşı çıkma dayanağı yapılabiliyor. Maske karşıtlığına gerekçesi ne olursa olsun fırsat verilmemelidir.

Kaynakça

https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(20)31207-1/fulltext

Yorum bırakın